Cumhurbaşkanı Erdoğan, 30 Ağustos Zafer Bayramı Resepsiyonu’nda yaptığı konuşmada, “Türkiye, arkasında yüzlerce milyon kardeşinin duasıyla tarihî bir mücadele yürütüyor. Arkamızdaki bu duanın gücünü, teknolojinin bize sunabileceği en ileri imkânlardan daha önemli görüyorum. Bizim mücadelemiz mazlumların ve mağdurların son umududur” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan eşi Emine Erdoğan ile birlikte, 30 Ağustos Zafer Bayramı’nın 96. yıl dönümü kutlamaları çerçevesinde Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde bir resepsiyon verdi.
Şehit yakınları ve gazilerin yanı sıra siyaset, iş, sanat ve spor camiasından çok sayıda davetlinin katıldığı resepsiyonda, Cumhurbaşkanı Erdoğan bir konuşma yaptı.
“ZAFERLERİNİ MASA BAŞINDA DEĞİL, ER MEYDANINDA KAZANMAKLA MARUF BİR MİLLETİZ”
Misafirlerin 30 Ağustos Zafer Bayramı’nı kutlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bizlere bu zaferi kazandıran Kurtuluş Savaşımızın Başkomutanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, Gazi Meclisimizin tüm üyelerini, kahraman ordumuzun tüm askerlerini rahmetle yâd ediyorum. Aynı şekilde, terörle mücadelede ve 15 Temmuz’da verdiğimiz şehitlerimizi şükranla yâd ediyor, hepsine de Allah’tan rahmet diliyor, gazilerimize sıhhat ve afiyet temenni ediyorum” dedi.
Ağustos ayının, “zaferler ayı” olarak tarihimizde ayrı bir yerinin söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Hiçbir zafer ter ve kan kokusu olmadan kazanılmaz. Biz, zaferlerini, masa başında değil, er meydanında kazanmakla maruf bir milletiz. Bunun için de bugün her fırsatta sahada var olmamız gerektiğini, sahada güçlü olmamız gerektiğini, sahada başarmamız gerektiğini söylüyoruz” dedi.
Suriye sınırı boyunca oluşturulmaya çalışılan terör koridorunu bu şekilde yıktıklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti: “Cerablus-El Bab hattında DEAŞ’ın, Afrin’de PYD-YPG’nin başını ezerek, bu oyunu bozduk. Aynı şekilde Irak’ta 1984 yılından beri kesintisiz sorun kaynağı olan sınırımızın Kandil istikametini güvenli hâle getirmeye başlayarak, 34 yıllık bir başka tezgâhı daha bozma yolunda adımlar atıyoruz.”
“FIRAT’IN DOĞUSUNDAKİ TERÖR BÖLGELERİNİ ORTADAN KALDIRMAK İÇİN HAZIRLIKLARIMIZ SÜRÜYOR”
Sincar’ın yeni bir Kandil hâline dönüşmemesi konusundaki kararlılıklarını her fırsatta ifade ettiklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye’de Münbiç’i Amerikalılarla görüşerek teröristlerden arındırmanın yollarını aradıklarını kaydetti. İdlib’de ise yeni bir Halep faciası yaşanmaması için Ruslar ve İranlılarla ortak çalışmalar yürüttüklerini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Fırat’ın doğusundaki terör bölgelerini birer birer ortadan kaldırmaya yönelik hazırlıklarımız kesintisiz sürüyor. Kıbrıs’tan Ege’ye kadar ülkemizin çıkarlarını ilgilendiren tüm sorun alanlarında aktif bir politika izliyor, sahadaki varlığımızı güçlendiriyoruz” açıklamalarında bulundu.
“BİR ELİYLE VERİP DİĞERİYLE ALAN YARDIM ANLAYIŞLARINA ASLA İTİBAR ETMİYORUZ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sahada yer almayı sadece askerî faaliyetlerle sınırlı görmediklerini, ülkemizin adını diğer alanlarda da en üst sıralara çıkartacak çalışmalar içinde olduklarını belirterek şunları kaydetti: “Bugün Türkiye, kalkınma yardımlarında dünyada altıncı, insani yardımlarda birinci sırada yer alan bir ülkedir. Üstelik biz diğer ülkelerden farklı olarak bir eliyle verip diğeriyle alan yardım anlayışlarına asla itibar etmiyoruz. Bizim için insanların gönüllerine girmek, maddi zenginlik kaynaklarına girmekten çok daha önemlidir. Yardım faaliyetlerimizi de bu yaklaşımla yürütüyoruz. Aynı şekilde ekonomide de kazan-kazan anlayışıyla hem kendimizi, hem de iş yaptığımız muhataplarımızı kollayan adil bir ilişki düzeni kurmaya çalışıyoruz. Ezcümle; her alanda sahadayız, sahada olmaya devam edeceğiz.”
“BİZİM MÜCADELEMİZ MAZLUMLARIN VE MAĞDURLARIN SON UMUDUDUR”
Türkiye güçlendikçe, karşı karşıya kalınan sorunların, uğranılan saldırıların çapının da büyüdüğünü vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bundan çeyrek asır önce Türkiye’yi 3-5 milyar dolarlık operasyonlarla ekonomik olarak çok derin krizlere sokabiliyorlardı. Bugün bu rakamın 10-20 katı büyüklüğünde operasyonlara maruz kalıyor, yine de beklendiği gibi ekonomik çöküş yaşamıyoruz. Ve Allah’ın izni ile de yaşamayacağız” şeklinde konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasının devamında, “Eskiden siyasi ve diplomatik olarak kolayca köşeye sıkıştırılabilen, Avrupa’da-Amerika’da rüzgâr esse nezle olan bir Türkiye vardı” diyerek, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bugün neredeyse her gün aleyhinde açıklamalar yapılmasına rağmen, malum kredi derecelendirme kuruluşlarının o sanal verdikleri notlarla bize provokatif dereceler ilan etmelerine rağmen biz kendi yolunda kararlılıkla ilerleyen bir Türkiye’de yaşıyoruz. Ülke ve millet olarak gösterdiğimiz bu onurlu duruşun bedelini bize ödetmeye çalışanlar olduğunu da biliyoruz. Türkiye’yi parmaklarının ucunda oynattıkları devletçiklerle karıştıranlara bu ülkenin binlerce yıllık tarihini hatırlatmak zorunda kalıyoruz. Bundan iki bin yıl önce bugün kibirlerinden yanlarına varılmayan toplumlardan hangisi nerede ne yapıyordu bilemiyoruz. Ama bizim ecdadımız kurdukları devletlerle cihanı yönetmeye talip oluyorlardı.”
“SİYASİ HAYATIMIZ, MİLLETİMİZE KİBİRLE PARMAK SALLAYANLARLA MÜCADELE ETMEKLE GEÇTİ”
Cumhurbaşkanlığı forsundaki 16 sembolün her birinin bir anlamı olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, bunları söylerken asla büyüklük taslamadıklarını belirterek, “Bizim inancımızda ve kültürümüzde kibir, kendini üstün görme, gururlanma kesinlikle kabul edilemeyecek kötü hasletlerdir. Siyasi hayatımız, milletimize kibirle parmak sallayanlarla mücadele etmekle geçti. Kendilerini milletin üzerinde sananların hepsi de tasfiye oldu gitti. Şimdi aynı mücadeleyi milletimizin bize tevdi ettiği sorumluluk gereği uluslararası alanda ülkemize kibirle yaklaşanlara karşı veriyoruz. Allah’ın izniyle bunların da tasfiye olduğu günleri inşallah göreceğiz” şeklinde konuştu.
“Suriye ve Irak başta olmak üzere, bölgemizde uygulanan senaryoyu, sadece ruhlarını ve bedenlerini emperyalizme kiraya vermiş olanlar görmüyor, kabul etmiyor” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, bunların dışında herkesin, yaşananların farkında olduğunu belirterek, sözlerine şöyle devam etti: “Türkiye, arkasında yüzlerce milyon kardeşinin duasıyla tarihî bir mücadele yürütüyor. Arkamızdaki bu duanın gücünü, teknolojinin bize sunabileceği en ileri imkânlardan daha önemli görüyorum. Bizim mücadelemiz mazlumların ve mağdurların son umududur. Sadece kendimiz için değil, kalbini bize yöneltmiş herkes için bu mücadeleyi başarıya ulaştırmak mecburiyetindeyiz.”
Cumhurbaşkanı Erdoğa,n ecdadın emaneti olan bu hissiyatı, bu bakış açısını, bu motivasyonu sonraki nesillere diri bir şekilde aktarmak için ülke olarak hedeflere mutlaka ulaşılması gerektiğini ifade ederek, sözlerini şöyle tamamladı: “Bu bakımdan hep birlikte çok büyük bir mesuliyet altındayız. Bu mücadele her katkıyı içinde barındırdığı için çok değerlidir. Geçtiğimiz süreçte ülkemize yapılacak en büyük hizmet ise, birliğimize, beraberliğimize, kardeşliğimize sıkı sıkıya sahip çıkmak olacaktır. Cumhurbaşkanından en alt düzeydeki memuruna, iş adamından sivil toplum gönüllüsüne kadar hepimiz bu anlayışla daha çok çalışmalı, daha çok gayret göstermeliyiz.”