İstanbul’da gerçekleştirilen 33. İSEDAK toplantısında konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan; etnik, dini ve mezhebi farklılıklar kaşınarak İslam toplumlarının içerden çökertilmeye çalışıldığı uyarısı yaparak, “Yaşadığımız sıkıntıları aşabilmek için elimizdeki tüm imkânları, özellikle de İSEDAK’ı etkin bir platform olarak kullanmak mecburiyetindeyiz” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İslam İşbirliği Teşkilatı Ekonomik ve Ticari İşbirliği Daimi Komitesi’nin (İSEDAK) 33. Bakanlar Toplantısı’na katıldı. İstanbul Kongre Merkezinde gerçekleştirilen toplantıda, Cumhurbaşkanı Erdoğan bir konuşma yaptı.
Kritik bir dönemde icra edilen toplantının üye ülkeler, bölge ve İslam âlemi için hayırlı olması temennisinde bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, istişarenin önemine değinerek, “Biz de gerek İSEDAK bünyesinde, gerekse 1,5 yıldır yürüttüğümüz İslam İşbirliği Teşkilatı dönem başkanlığımızda bu ilkeyi tatbik etmenin gayreti içerisindeyiz” dedi.
“GERÇEĞE DÖNÜŞMEYEN HER FİKİR HOŞ BİR SÖZ OLARAK KALMAYA MAHKÛMDUR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan toplantıda; ekonomik, sosyal ve ticari meselelerin yanı sıra bölgenin ve İslam dünyasının içinde bulunduğu durumun da mütalaa edilerek 2017’nin muhasebesinin yapılacağına ve geleceğe dair projelerin masaya yatırılacağına işaret etti.
İstişarenin maksadına ulaşabilmesi için alınan kararların tatbik edilip hayata geçirilmesi gerektiğini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Gerçeğe dönüşmeyen her fikir ne kadar ufuk açıcı olursa olsun hoş bir söz olarak kalmaya mahkûmdur. Bu tür toplantıların görüş alışverişinden öte bir anlamı, manası olmalıdır. Bu açıdan tartıştığımız ve karara bağladığımız hususları hep birlikte kuvveden fiile geçirmenin mücadelesini vermeliyiz” diye konuştu.
“SAHNE ÖNÜNDEKİ FİGÜRANLAR ASIL SENARİSTLERİ GÖRMEMİZE ENGEL OLMAMALI”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İslam dünyasının son yıllarda ekonomik siyasi ve sosyal açıdan sancılı bir süreçten, bir fitne döneminden geçtiğini belirterek, “Asırlar boyunca ilim, irfan ve hikmet yolcularının merkezleri olan şehirlerimiz maalesef bugün yıkımla, acıyla, gözyaşıyla kıvranıyor. Sadece sakinlerine değil dünyanın dört bir ucundan mazlumlara eman yurdu olmuş beldelerimizden bugün çocukların cansız bedenlerine sarılan annelerin feryatları yükseliyor” ifadelerini kullandı.
Yaşanan yıkımla, sadece maddi ve manevi birikimlerin değil, aynı zamanda istikbalin de enkaza döndüğünü vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları ekledi: “Hepimizin yüreğini dağlayan bu manzaranın görünürdeki müsebbipleri elbette halkına zulmeden diktatörler, kan ve gözyaşından beslenen terör örgütleridir. DEAŞ, El Kaide, Boko Haram, YPG, FETÖ gibi katil sürülerinin Suriye’den Irak’a, Yemen’den Libya’ya kadar tüm bölgemizi büyük bir kan gölüne dönüştürdüğünü hepimiz görüyoruz. Ancak sahne önündeki figüranlar, perde arkasındaki asıl aktörleri, asıl senaristleri görmemize engel olmamalıdır.”
“BATI, KENDİ TARİHİNDEKİ HASTALIKLI UNSURLARI İSLAM DÜNYASINA İHRAÇ EDİYOR”
Hz. Peygamberin, ‘Müminin ferasetinden sakının, çünkü o Allah’ın nuruyla bakar’ sözünü hatırlatarak, İslam coğrafyasındaki hadiselere basiret ve ferasetle yaklaşılması gerektiğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “İslam dünyasının birliğini, beraberliğini, zenginliklerini, hepsinden önemlisi istikbalini yok etmeye yönelik kirli bir senaryo uygulanıyor. Kimi zaman etnik, kimi zaman dini, kimi zaman da mezhebi farklıklar kaşınarak İslam toplumları içeriden çökertilmeye çalışılıyor. Müslümanlar arasındaki fay hatları derinleştirilerek enerjileri iç çatışmalarla tüketilmek isteniyor. Komşunun komşuyu, kardeşinin kardeşi, Ali’nin Ömer’i hasım gördüğü, daha da kötüsü ötekileştirdiği, çatışmalı kavgalı bir toplumsal yapı hedefleniyor. Açıkçası Batı, kendi tarihinde ne kadar hastalıklı unsur varsa hepsini de İslam dünyasına ihraç ederek geleceğini garanti altına almaya çalışıyor. Gerilimler tırmandırılarak Müslümanların kaynakları silah şirketlerine, tefecilere, spekülatörlere, sıcak para baronlarına peşkeş çekiliyor. Böylece gençlerimize, kadınlarımıza, ihtiyaç sahiplerine, şehirlerimizin imar ve ihyasına harcanması gereken paralar maalesef Batılı devletlerin şirketlerinin cebine gidiyor.”
“ASIL HEDEF İSLAM MEDENİYETİNİN HAYAT PINARLARINI KURUTMAK”
Batı dünyasının, iki-üç asır önceki kolonyalist dönemde, mazlumların kaynakları ve kanları üzerinden kendilerine bir refah düzeni inşa ettiğine değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Neo-kolonyalist dönem” olarak nitelendirdiği bugün ise Batının yine mazlumların kaynakları, emeği ve canları üzerinden refah düzenlerini tahkim etmenin, ömrünü uzatmanın gayreti içinde olduğunu vurguladı.
Hedefin yalnızca petrol, doğal kaynaklar ve insan gücü olmadığını, sadece yer altı ve yer üstü zenginliklerinin yağmalanmadığını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Burada asıl hedef, İslam medeniyetinin hayat pınarlarını kurutmaktır. Amaç Müslümanların omurgasını çökertmek; ekonomik, siyasi ve içtimai olarak hepimizi felç etmektir” dedi.
Müslümanların son iki asırda yaşadıkları onca sıkıntıya, soruna ve saldırıya rağmen küresel anlamda iddialarını sürdürmeyi başardığına dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Tevhit, adalet, hürriyet ve güzel ahlak gibi hasletler İslam dininin taşıyıcı sütunları olarak hâlen dimdik ayaktadır. Modern bireyi esir alan nihilizm ve materyalizm, bunların kıskacından kurtuluşun yegâne yolu olarak hâlen İslam gösteriliyor” diye ekledi.
“BATI, SURİYE VE ARAKAN’DA GERÇEK YÜZÜNÜ GÖSTERDİ”
Birinci Dünya Savaşı sonrasında kurulup İkinci Dünya Savaşı’yla tahkim edilen küresel sistemin, adalet ve özgürlüğün önündeki en büyük engellerden biri hâline geldiğini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Suriye’de yedi yıldır yaşanan vahşete karşı sergilenen kayıtsızlık, sınır kapılarında mültecilere maruz görülen insanlık dışı muameleler, Arakan’daki soykırıma tepkisizlik Batının gerçek yüzünü gösterdi. Demokrasi, insan hakları ve özgürlükler gibi değerlerin yerini giderek daha fazla İslam karşıtlığı, Neo-Nazizm ve ırkçılık almaya başladı” değerlendirmesinde bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti: “Kardeşlerim, karşımızdaki bu tablo karşısında şu soruları samimiyetle kendimize sormamız gerektiğine inanıyorum: İslam ülkelerinin Batıya verdikleri yüzlerce milyar dolarlık silah siparişlerinin gerçek kazananları kimlerdir, buradan kim kazanıyor? Her gün beş kez aynı kıbleye yönelen kardeşlerin kimi zaman köken, kimi zaman mezhep, kimi zaman ideolojik farklılıklar üzerinden birbirlerine düşman edilmeleri kimlerin işine yarıyor? Ülkelerimizin yeniden yapay sınırlarla parçalanması aslında kimlerin işine geliyor? Bu sorulara verilecek hasbi cevapların bize yeni bir perspektif kazandıracağına, meselelere daha farklı yaklaşmamıza vesile olacağına inanıyorum. Bunu başardığımızda hem tuzakları bozacak, hem de birilerinin bizim kaynaklarımız üzerinden palazlanmasının önüne geçeğiz.”
Müslümanların kendilerine biçilen rolü sorgusuz sualsiz kabul edemeyeceğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kimler tarafından ortaya çıkartıldığı, beslendiği, büyütüldüğü artık tüm çıplaklığıyla ortaya çıkmış bu katil sürelerinin İslam düşmanlığının aracı yapılmasına seyirci kalamayız. Terör örgütlerinin eylemleri üzerinden tüm Müslümanların töhmet altında bırakılması, bu bahaneyle en temel haklarının dahi gasp edilmesi gerçek niyeti ele veriyor” dedi.
“İSEDAK’I ETKİN BİR PLATFORM OLARAK KULLANMALIYIZ”
İslam dünyasının; nüfus, yer altı kaynakları ve coğrafi olarak çok büyük imkânlara sahip olduğuna dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bize düşen görev; iktisadi, teknolojik ve kültürel kalkınma hamleleriyle İslam coğrafyasını önemli bir üretim havzasına dönüştürmek, bunun modelini ortaya koymaktır” dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, İİT üyeleri arasında ekonomik ve ticari iş birliğinin geliştirilmesi gerektiğini, bunun üye ülkelerin halklarına hak ettikleri müreffeh bir hayatı sunabilmek için elzem olduğunu söyledi.
Eldeki imkânların olması gerektiği etkinlikte kullanılamadığına, bölgede yaşanan gelişmelere İİT üyesi olan ülkeleri etkileyen sorunlara zamanında müdahale edilemediğine, ekonomik ve beşeri münasebetlerin arzu edilen seviyede olmadığına değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, yaşanan sıkıntıları aşabilmek için İSEDAK’ı etkin bir platform olarak kullanmak mecburiyetinde olduklarını vurguladı.
Üye ülkelerin ticaret ve yatırımlarını arttırırken kendi sorunlarını çözme kabiliyetini geliştirmesi gerektiğini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, İİT 13. Zirvesinde teşkilat bünyesinde bir tahkim merkezi kurulması yönündeki önerisini hatırlatarak, kurulacak merkezin; ticaret ve yatırım alanlarındaki anlaşmazlıkları hızlı, en az maliyetle ve adilane bir şekilde çözüme kavuşturacağına inandığını söyledi.
“GENÇ NESİLLERE ÖZEL ÖNEM VERMEMİZ GEREKİYOR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “1 yıl sonrasını düşünüyorsan buğday ek, 10 yıl sonrasını düşünüyorsan ağaç dik, 100 yıl sonrasını düşünüyorsan insan yetiştir” şeklindeki atasözünü hatırlatarak konuşmasında eğitim konusuna da değindi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Geleceğimizin teminatı olan genç nesillere özel önem vermemiz gerekiyor. Bunun yolu da nitelikli, bilinçli ve özgüven sahibi insan yetiştirmekten geçiyor” diye konuştu.
Bilim, sanayi ve teknolojide gerçekleştirilecek atılımların, üretim teknolojisinde ve hizmetler alanında yapılacak yeniliklerin iktisadi kalkınmaya ve ekonomik iş birliğine çok ciddi katkılar sağlayacağını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu alanda alınan kararların hayata geçirilmesi için öğrenci ve akademisyen hareketliliğinin artırılması gerektiğini ifade etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan bu bağlamda, Türkiye burslarıyla her yıl dünyanın 155 ülkesinden 4 bin 500 öğrenciye Türkiye’de yükseköğretim imkânı sunduklarını, bu öğrencilerinin büyük çoğunluğunun İslam ülkelerinden gelen gençlerden oluştuğunu ve hâlen sadece İİT üyesi ülkelerden 9 bin 500 öğrencinin bu burslar vasıtasıyla Türk üniversitelerinde eğitim aldığını hatırlattı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Hiçbir sorunumuz çözümsüz değildir. Dayanışma içinde hareket ettiğimiz, güçlerimizi birleştirdiğimiz müddetçe aşamayacağımız hiçbir engel yoktur. Sadece üye ülkelerimiz arasında değil, aynı zamanda dünyanın onlarca ülkesine yayılmış diaspora topluluklarımız arasında da iş birliğini geliştirmeliyiz. Bilhassa İslamofobi, yabancı karşıtlığı ve kültürel ırkçılıkla mücadelede yurt dışında yaşayan insanlarımız büyük önem arz ediyor. Bununla ilgili son dönemde atılan adımları takdirle karşılıyor, devam etmesini diliyorum.”
Konuşmasının sonunda 33. İSEDAK Toplantısının üye ülkeler ve halkları açısından hayırlara vesile olmasını temennisinde bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerini, “Rabbim yar ve yardımcımız olsun. Rabbim yolumuzu, bahtımızı açık etsin” duasıyla tamamladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İSEDAK 33. Toplantısı’nın açılış töreninin ardından, toplantının yapıldığı İstanbul Kongre Merkezinde Kalkınma Bakanı Lütfi Elvan ve İİT Genel Sekreteri Yusuf Bin Ahmed El Useymim ile birlikte heyet başkanlarını kabul etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan toplantıya katılan İİT üyesi ülkelerinin heyet başkanları ile birlikte aile fotoğrafı çekimine de katıldı. Aile fotoğrafında Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet Arslan, Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu da yer aldı.
“DAĞLIK KARABAĞ MESELESİ BİZİM DE HUSUSİ MESELEMİZDİR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, toplantı çıkışında bir muhabirin, “Bugün Soçi’ye gideceksiniz ve daha önce Dağlık Karabağ’ın da Putin ile yapacağınız görüşmede gündeminizde olacağını söylemiştiniz?” şeklindeki sözleri üzerine şunları kaydetti: “Geçen gidişimde Dağlık Karabağ’ı konuşmuştuk. Bununla ilgili olarak da Sayın Putin, bu konuda elinden gelen ne varsa bunu yapmaya gayret ettiğini söylemişti. Ben bu beş rayon meselesinde daha hassas olmalarını bu konuda çünkü artık süre neredeyse süre 30 yıla doğru gidiyor. Bu işi yine bu bölgede çözecek güç, Rusya’dır, Sayın Putin’dir. ‘Bu konudaki hassasiyetinizi özellikle bekliyorum’ demiştim. Bugün de yine üçlü bir görüşme olduğu için fırsat bulmam hâlinde tekrar gündeme getiririm. Çünkü Dağlık Karabağ meselesi bizim de hususi meselemizdir. Bunu kenara bırakmayız.”