Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlenen “Yeni Atatürk Kültür Merkezi (AKM) Projesi”nin tanıtımında konuştu.
Erdoğan, toplantının, şehir ve ülke için hayırlara vesile olmasını diledi.
Bakanlıktan, belediyeye ve mimarlara kadar bu projenin ortaya çıkmasında emeği geçen herkesi kendisi ve millet adına tebrik eden Erdoğan, “İnşallah az önce de değerli mimarımızın da ifade ettiği gibi 2019’un ilk çeyreğinde, nasip olursa tamamlanıp hizmete girdiğinde Atatürk Kültür Merkezi, İstanbulumuz ve ülkemiz için gerçekten yüz akı, gerçekten sembol bir mekan haline gelecektir.” diye konuştu.
Gerek mimarın ve gerekse diğer konuşmacıların merkezin yapılışından bugüne kadar geçirdiği süreci çeşitli yönleriyle gerek ikili görüşmelerinde, gerekse bugün ifade ettiklerini anlatan Erdoğan, Atatürk Kültür Merkezi’nin maalesef talihsiz bir mekan olduğunu, ilk gündeme geldiği 1930’larda başlayan macerasının, yaklaşık 40 yıl sonra ancak fiziki gerçekleşmeyle sonuçlanabildiğini kaydetti.
Erdoğan, açılışının üzerinden bir yıl geçtikten sonra ise yangın felaketi sebebiyle kapılarını tekrar kapatmak zorunda kaldığını dile getirerek, şöyle devam etti:
“1977’de yeniden açılışının ardından depreme dayanıksız olduğunun ortaya çıkmasına kadar verdiği hizmetler elbette önemlidir. 2007’den itibaren çeşitli vesilelerle farklı kurumlar tarafından yapılan incelemeler, bu binanın artık kullanılamayacağını göstermiştir. Bilimsel verilere rağmen bu yapının yıkılıp yeniden inşasına karşı yürütülen direnişin, kültür sanat hassasiyetinden değil ideolojik saplantılardan kaynaklandığını gayet iyi biliyoruz. Protestolar, davalar, kampanyalar ve onca kavga gürültünün ardından sonunda nihayet bilimin, aklın, mantığın, yoluna gelinmiştir. Bugün tanıtımı yapılacak projeyle Atatürk Kültür Merkezi’nin yıkılarak yeniden inşa süreci başlamış oluyor. Türkiye 10 yıl önce yapması gereken bir işe ancak bugün başlayabiliyor. Bundan dolayı çok üzgünüm. Çünkü çoktan biz AKM’yi bitirmiş ve milletimizin hizmetine sunmuş olacaktık. Ekranları başında izleyen tüm milletime sesleniyorum. Ülkemizin kaybettiği bu 10 yılın hesabını kim verecek? Çünkü bu engellemeyi yapanların sırtlarında yumurta küfesi yok. Kaybettikleri hiçbir şey de yok. Sadece ülkemize kaybettirdikleri var.”
DÜNYANIN DÖRT BİR YANINDA YİNE AYNI LOBİNİN UZANTILARIYLA KARŞILAŞTIK
Erdoğan, bu zihniyetin her alanda karşılarına çıktığını belirterek, ülkede taş üstüne taş koydurmamayı maharet sanan, bunun için sistemin açıklarını, tüm zaaflarını kullanan, hatta dışarıdan da ciddi destek alan, adeta kurumsallaşmış bir lobinin bulunduğunu söyledi.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu gün bu lobiyi tespit ve teşhir ettiklerini dile getiren Erdoğan, “Başbakan olduk, bu lobinin Türkiye’nin her işinde, her yerinde aynı faaliyeti gösterdiğini gördük. Cumhurbaşkanı olduk, Avrupa’dan Amerika’ya kadar dünyanın dört bir yanında yine aynı lobinin uzantılarıyla karşılaştık. AKM’nin yeniden inşasına karşı çıkan zihniyetle Türkiye’nin terör örgütleriyle mücadelesini engellemeye çalışan anlayış aynıdır. İstanbul’da inşa ettiğimiz yeni havalimanı ve diğer büyük projelerimizi engellemek için uğraşan güçlerle Suriye ve Irak’taki operasyonlarımızı sabote etmeye çalışan eller de aynıdır.” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, günümüzde küresel ve bölgesel güç mücadelelerinin öylesine kural, kaide ve ahlak tanımaz bir hale geldiğini, bedelinin milyonlarca insanın hayatı olan alçakça bir oyunun, her gün yeniden sahnelendiğini kaydetti.
Diğer tüm alanlarda olduğu gibi AKM’nin yeniden inşası konusunda da sabırlı ve kararlı bir duruş sergilediklerini ifade eden Erdoğan, dikleşmediklerini ama dik durduklarını, ötekiler gibi ahlakı ve hukuku bir kenara bırakmadan, hedeflerinden de taviz vermeden bugüne geldiklerini anlattı.
EN ÇOK PROJEYİ SABOTE EDENLER YARARLANACAK
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yeniden ama daha büyük, daha işlevsel, daha modern şekilde inşa edilecek yeni Atatürk Kültür Merkezi’nden en çok yıllardır bu projeyi sabote etmek için uğraşanların yararlanacağını da biliyorum. Fakat onların yanlış yolda gidiyor olmaları, bizi doğru işler yapmaktan alıkoyamazdı, alıkoyamaz. Nitekim benzer görüntülere Marmara’dan Avrasya Tüneli’ne ve Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nden Osmangazi Köprüsü’ne kadar nice projelerde şahit olduk. Biz kıymetini balık bilmezse halik bilir anlayışıyla hareket ediyoruz. Yola böyle devam ediyoruz.” dedi.
Milletin yapılanları ve bunları inşa edenleri olduğu gibi engel olanları da gördüğüne inandıklarını vurgulayan Erdoğan, AKM’nin inşallah 2019 ilk çeyreğinde biteceğini, zaten mermerlerine varıncaya kadar her şeyin kendisine sunulduğunu, “Şu uygundur, şu değildir” gibi hazırlıkları yaptıklarını söyledi.
Erdoğan, adım adım, ay ay takip edeceklerini ifade ederek, “Çünkü eğer işimize sahip çıkmazsak bunun sonucunu yakalamak da mümkün değildir. Buna sahip çıkacağız. Bu bizim için olmazsa olmaz, adeta bir süreç. Nasıl ki Harbiye’deki kongre merkezini 17 ayda yerin dibine girerek bitirdiysek, inşallah burayı da kısa zamanda bitireceğiz.” diye konuştu.
Eserler inşa etmeye alışan bir iktidar olduklarını anlatan Erdoğan, şunları kaydetti:
“Taksim Meydanı’nda inşallah araçları da görmeyeceğiz. Gümüşsuyu’ndan geliş ve araçlar oradan yerin altından Mete Caddesi’nden Taşkışla’ya doğru devam edecek. Dolayısıyla Atatürk Kültür Merkezi’nin önünde bir araç trafiğini görmeyeceksiniz. Aynı şekilde Marmara Oteli’nin önünde de bir araç trafiği görmeyeceksiniz. Orada da yine yerin altına almak suretiyle tamamen yayalaştırılmış bir Taksim Meydanı’nı göreceksiniz. Dolayısıyla Taksim Meydanı’nın bu yayalaştırma süreci, yeni peyzaj düzenlemeleriyle birlikte meydana farklılık kazandıracak, farklı bir zenginlik getirecek.”
Erdoğan, proje tamamlandığında 2 bin 500 kişinin içeride programları izlerken, dışarıda, meydanda kurulacak dev ekrandan da halkın programı izleme imkanı bulacağını söyledi.
Erdoğan, dünyada gelişmiş ülkelerin meydanlarıyla anıldığını, hepsinin kendilerine has dev meydanları olduğunu belirtti.
Türkiye’de bu tür meydanların hep yok edildiğini dile getiren Erdoğan, Taksim’in yeniden o özelliğine kavuşacağını, trafiğin tamamen yer altına alınmasıyla Taksim Meydanı’nın ortaya çıkacağını anlattı.
Yeni bazı adımları Ankara’da da atacaklarını, oranın da bu tür meydanlara kavuşacağını aktaran Erdoğan, bu meydanların çevre düzenlemeleri ve peyzajlarıyla da örnek hale geleceğini, bunları kısa zamanda gerçekleştireceklerini söyledi.
Proje üretemeyenlerin, icraat ortaya koyamayanların, bu konuda topluma güven veremeyenlerin, milleti hedef alan, millete hakaret eden tavırlarının ise içinde bulundukları çaresizliğin ifadesi olduğunu belirten Erdoğan. “Halbuki çalışsalar, terleseler, dirsek çürütseler, ufuklarını genişletseler, kendi küçük dünyalarından kafalarını kaldırıp, gerçek Türkiye’yi, milletimizin ulaştığı seviyeyi görseler, tüm sorunlar çözülecek. Bunun yerine sen, ben, bizim oğlan mantığıyla hareket ederek, küçük olsun benim olsun kolaycılığına kaçtıkları sürece, milletimiz onları yedek kulübesinde tutmayı sürdürecektir.” diye konuştu.
Türkiye’de bir kesimin eskiden beri belirli alanları kendi tekelinde gördüğünü, kimseyi buralara yaklaştırmamaya çalıştığını, kültür-sanatın da bu alanların başında geldiğini dile getiren Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
“Şu acı gerçeği hep birlikte tespit etmek durumundayız. Cumhuriyetin kuruluşundan sonra, Osmanlı döneminde üç tarzı siyasetten muasırlaşma yolu konusunda kati bir tercih ortaya konmuştur. Ancak sorun bu tercihin altının doldurulamamış olmasıdır. Türkiye, taklit seviyesinin bile gerisinde bir kültür üretimine mahkum edilmiştir. Sonuçta bir yandan kendi tarihine sırtını dönmüş, diğer yandan ise benimsediğini iddia ettiği batı dünyasında esamesi okunmayan bir ülke manzarası bulduk.
Ağızlarını her açtıklarında muasırlıktan, batılılıktan, Avrupalılıktan, modernlikten, çağdaşlıktan söz edenlere soralım bakalım, dünya çapında hangi eserleri ortaya koyabilmişler? Örneğin, dünya çapında bir opera, pop sanatçısı, bir aktör, bir gitarist yetiştirebilmişler mi? Nasıl dünya çapında kabul gören bir otomobil, uçak, bilgisayar, telefon, bir işletim sistemi ortaya çıkartamamışsak, kültür ve sanat alanında da aynı başarısızlığı ne yazık ki yaşadık. Çünkü bu bir ortam, iklim, zihniyet meselesidir. İklim çorak olunca bir taraf kavrulurken diğer taraf yeşermiyor. Aslında hedef doğruydu ama yöntemler yanlış olunca, neticeye ulaşılamadı.”
Cumhuriyetin kuruluş yıllarında ortaya konmuş olan, muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkma hedefini isabetli bulduklarını ve ona sahip çıktıklarını ifade eden Erdoğan, sadece bu hedefe ulaşmak için daha farklı yöntemler kullandıklarını söyledi.
Geçen 15 yılda Türkiye’yi 3 kat büyütmüş olmalarının, cumhuriyet tarihinin en büyük, en iddialı, en başarılı çağdaşlaşma ve modernleşme hamlesi olduğunu dile getiren Erdoğan, AKM yerine inşa edecekleri yeni eserin de bu anlayışın bir yansıması olacağını kaydetti.
Projenin AKM’nin ilk tasarımcısı olan Hayati Tabanlıoğlu’nun oğlu Murat Tabanlıoğlu tarafından yapılacak olmasının, hem hedefin aynı olduğunun hem de tarihe sırt dönülmeden tam tersine tarihten güç alınarak, geleceğe doğru yüründüğünün ifadesi olduğunu belirten Erdoğan, “Diğer alanlarda da sadece geçtiğimiz yarım asra, coğrafyamızdaki bin yıllık birikimimizin tamamına sahip çıkan bir anlayışla çalışmalarımızı sürdürmekte kararlıyız. Tabii binanın kendisi kadar burada ortaya konacak kültür-sanat faaliyetlerinin zenginliği de önemli.” ifadelerini kullandı.
Yeni AKM’nin belli bir elitin gelip programları izlediği bir yer değil, tüm halkın, milletin gelip programları izlediği bir yer olacağını dile getiren Erdoğan, “Eğer mazruf vasatsa, zarf istediği kadar şatafatlı olsun, oradan bir şey çıkmaz. İkisi birbirini tamamlayacak ki dünya çapında isimler yetiştirebilelim, eserler ortaya koyabilelim. İnşallah yeni proje, böyle bir misyon üstlenecektir.” diye konuştu.
Türk milletinin kültür-sanat kaynaklarının başka hiçbir millete nasip olmayacak şekilde geniş, zengin ve mümbit olduğunu anlatan Erdoğan, şöyle devam etti:
“Doğuya doğru gidin. Kafkasya kültürü, Orta Asya kültürü… Bunlar bizim kültürümüzdür. Batıya doğru gidin. Balkan kültürü, Doğu Avrupa kültürü bizim kültürümüzdür. Kuzeye gidin, Kırım kültürü, Hazar kültürü bizim kültürümüzdür. Güneye doğru gidin. Mezopotamya kültürü, hatta Güney Asya’ya kadar ulaşan geniş bir coğrafyada ecdadımızın ayak izlerini sürebileceğiniz kültürlerin hepsi de aslında bizim kültürümüzdür. Anadolu zaten başlı başına bir kültür vahası, bir kültür membasıdır. Sorun aslında bizim sahip olduğumuz bu kıymetli hazinenin yeteri kadar farkında olmayışımızdır. Bununla birlikte şu gerçeğin de elbette farkındayız; geçtiğimiz yüzyıldan beri hakim kültür haline gelen batı medeniyetinin yol açtığı sorunlar sadece bize mahsus değildir. Dünyanın hemen her yerinde benzer sancılara, benzer tartışmalara rastlıyoruz. Açıkçası bugün artık devasa bir tüketim canavarı gibi önüne gelen her şeyi yutan Batı kültürü denilen olgunun kesin bir tarifini yapmak da çok mümkün görünmüyor.”
Erdoğan, Amerikalı bir sosyal antropoloğun, ortalama bir Amerikan vatandaşının günlük hayatındaki kültürel unsurların aslını, şöyle anlattığını söyledi:
“Sabah uyanan bir Amerikalının altındaki karyola, Yakın Doğu’da icat edilmiş, Kuzey Avrupa’da uğradığı değişikliklerle bu hale gelmiştir. Üzerindeki yorganın hammaddesi pamuksa Hindistan, ketense Yakın Doğu, ipekse Çin menşelidir. Ayağına giydiği makosen terlik Kızılderililerin icadıdır. Giydiği elbiselerin aslı Asya bozkırlarında yaşayan göçebelerin kullandığı deri kıyafetlerdir. Ayakkabısı Eski Mısır, kravatı Hırvat, şemsiyesi Güney Asya mahreçlidir. Başına geçirdiği şapka Asya steplerinden, cüzdanındaki bozuk para Lidya yani Anadolu, yemeğini koyduğu tabak Çin, eline aldığı bıçak Hindistan, çatal İtalya kaynaklıdır. Sofrasındaki yemeklerin her biri başka bir coğrafyaya aittir. Okuduğu gazete, Almanya’da icat edilen bir yöntemle, Çin’de geliştirilmiş bir maddenin üzerine Sami Uygarlığı’nın icat ettiği işaretler basılarak ortaya çıkmıştır. İşte bu kişi gazetesinde söz konusu coğrafyalardaki karışıklıklara ilişkin haberleri okuduğunda yüzde yüz Amerikalı oluşu sebebiyle şükredecektir.”
Erdoğan, Batı medeniyetinin, böylesine kadim bir birikimin üzerine kendi kültür kodlarını inşa ederek bugünkü gücüne ulaştığını söyledi.
Son iki asra damgasını vuran arayışların, hayal kırıklıklarının, kavgaların ve bunların gölgesinde canlılığını daima sürdüren ümitlerin merkezinde hep bu tartışmanın yattığını vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:
“Mesela rahmetli Mehmet Akif Ersoy, Batının ilmini, tekniğini, iş disiplinini tasvip ederken onun ahlakını, mücadele yöntemlerini, insani tarafını ‘Tek dişi kalmış canavara’ benzetmektedir. Her ne kadar kendileriyle ilgili farklı değerlendirmeler yapılıyor olsa da aslında Reşit Paşa’dan Enver Paşa’ya, Namık Kemal’den Mehmet Akif’e kadar dönemin tüm devlet ve fikir insanları ülkenin ve milletin selameti için hep en iyisini aradılar.
Unutmamalıyız ki o dönemde ülkemizin başına gelen felaketleri biz kitaplardan okuyoruz. Ama bu kişiler bizzat yaşamışlardır. Tıpkı bugün bizim terör örgütleriyle bölgemizdeki envaiçeşit kumpasla mücadele ettiğimiz gibi onlar da devletin başına gelen felaketlere karşı kendilerince hep çareler aramışlardır. Sonuçta tarih bizi yeni bir devlete kavuştururken bu devleti kuran kadro vasıtasıyla yeni bir kültür ve medeniyet tercihiyle de yüz yüze getirmiştir.”
Erdoğan, Cumhuriyet’in 94 yılını geride bırakarak başarılı olduğunu iftiharla söylerken maalesef kültür konusunda aynı duyguları ifade edemediklerini anlatarak, “Bugün şöyle geriye dönüp baktığımızda, Avrupa’nın hukuk sistemini, sosyal hayatını, kültür ürünlerini aynen alıp kullanmanın, bizi arzu ettiğimiz hedeflere ulaştıramadığını görüyoruz. Çünkü biz muasır medeniyet anlamında Batılı olmakla şeklen Avrupalı olmayı maalesef birbirine karıştırdık.
Muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkmak küresel bir iddia sahibi olmak demekken kültürel taklitçiliğin asırlarca sizi kendisine rakip, hatta düşman görmüş bir dünyaya teslimiyet demek olduğunu ne yazık ki göremedik. Biz teslimiyeti reddediyor, Türkiye’yi her alanda küresel düzeyde söz ve iddia sahibi bir ülke haline getirmenin mücadelesini veriyoruz.
Siyasetteki en büyük farkımızın da bu olduğuna inanıyorum. Türkiye’nin son 15 yılda bu doğrultuda yaptığımız hizmetleri, önümüzdeki dönemde yeni ve çok daha büyük eserlerle taçlandırmak istiyoruz. Bugün projesinin tanıtım toplantısını yaptığımız Atatürk Kültür Merkezi’nin yeni dönemin sembol eserlerinden biri olacağına inanıyorum ve Taksim Meydanı inşallah çok daha farklı hale geliyor, çok daha zenginleşiyor.” değerlendirmesinde bulundu.
HER AN HAREKET HALİNDE OLAN BİR MEKAN OLACAK
Cumhurbaşkanı Erdoğan, AKM’nin sadece 2 bin 500 kişilik salonda yapılan veya yapılacak toplantılarla anılmayacağına dikkati çekerek, şöyle konuştu:
“Tüm içerideki etkinliklere imkan hazırlayacak, gerek tiyatro noktasında, gerek diğer kitap teşhir alanlarıyla bütün oralardaki-ben tabii ‘kafe’ demeyeceğim-oralardaki dinlenme noktasında adeta kıraathaneleriyle inşallah çok daha farklı bir zenginliğe sahip olur. En üst katındaki lokantası Boğaza nazır, herhalde İstanbul’da inşallah benzeri olmayacak ama tabii tüm mesele, oradaki takdim çok çok önemli. İnşallah Türk mutfağının oradaki takdimi bir çekim alanını orada ayrıca oluşturarak, yani sadece belli günlerde, belli saatlerde, akşamları değil, her an hareket halinde olan bir mekan olarak tüm dünyaya hizmet verecek.”
Projenin ortaya çıkmasında emeği geçenleri tebrik eden Erdoğan, “Gerek daha önceki Kültür ve Turizm Bakanımız Nabi Avcı, gerek Numan Kurtulmuş kardeşimizi, gerekse diğer mimar kardeşlerimizi özellikle de Murat Bey’i (Tabanlıoğlu) ve kardeşlerini bu noktada kutluyorum, tebrik ediyorum.” dedi.