Kadın ve Demokrasi Derneği’nin, Dünya Kadınlar Günü etkinliğinde konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bizim kadınlarımızın haklarını, hukuklarını korumak için dışarıdan model almaya, tercüme yapmaya, kopya çekmeye ihtiyacımız yoktur. Medeniyetimizde ve kültürümüzde kadın haklarını istediğimiz istikamette geliştirmeye yönelik felsefi ve fiili her türlü örnek mevcuttur. Birileri ısrarla, sadece kadına yönelik şiddeti ve bu doğrultuda yorumladıkları birtakım ifadeleri, örnekleri öne çıkarıyorlar. Kadına şiddet elbette bir insanlık suçudur” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM) tarafından düzenlenen Kadın ve Demokrasi Buluşması programına katıldı. Abdi İpekçi Spor Salonu’nda düzenlenen programda; Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan, kızı ve KADEM Başkan Yardımcısı Sümeyye Erdoğan Bayraktar, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya, milletvekilleri, İstanbul Valisi Vasip Şahin, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş da hazır bulundu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, programda bir konuşma yaptı.
“SİYASİ HİKÂYEMDEKİ BAŞARIMIN SIRRI, KADINLARI SİYASETLE BULUŞTURMAM”
Bu yıl ikincisi düzenlenen programın, ‘Kadın varsa demokrasi vardır’ sloganını yerinde ve anlamlı bulduğunu; kadınların ve gençlerin içinde olmadığı bir demokrasinin sadece eksik değil aynı zamanda sürdürülemez olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kendi kişisel siyasi hikâyemdeki başarımın sırrını bir cümleyle özetleyin derseniz, ‘kadınları demokrasiyle, siyasetle buluşturmayı başarmış olmamdır’ derim. Aynı şekilde ‘gençleri siyasette buluşturmamdır’ derim. KADEM’in de kadın hakları konusundaki çalışmalarında aynı sırrı keşfetmiş olduğunu, ikincisini düzenlediğimiz bu toplantı vesilesiyle bir kez daha görmüş oluyoruz” diye konuştu.
Dünyada kadın hakları konusunda en çok ve en iddialı sözleri söyleyen, en çok faaliyet gösteren ülkelerin kadın konusunda karanlık ve utanç verici bir geçmişe sahip olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Öyle ki bu toplumlar kadını insan olarak kabul etmeyen, canlılar hiyerarşisinde hayvanların dahi gerisine iten bir anlayıştan bugüne gelmişlerdir. Aynı toplumların bugün canhıraş bir şekilde kadın hakları savunuculuğu yapıyor olmaları herhâlde geçmiş günahlarından arınma çabasından kaynaklanıyor. Tabii bir yandan ifrat ve tefrit, diğer yandan eski alışkanlıkların farklı biçimlerle tezahürü burada da kendini gösteriyor. Dün kadını insan yerine koymayanlar, bugün kadınları yine farklı bir yere konumlandırmaya çalışıyor. Dün kadını alınıp-satılan bir eşya gibi görenler, bugün de kadın bedenini ve emeğini metalaştırarak bir anlamda modern kölecilik yapıyorlar” değerlendirmelerinde bulundu.
“KADINA ŞİDDET BİR İNSANLIK SUÇUDUR”
Kadına hak ettiği değeri ve toplumsal rolü, insan hakları kapsamında kazandırma mücadelesinin en doğru, en sağlıklı yöntem olduğuna inandığını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları söyledi: “Bizim kadınlarımızın haklarını, hukuklarını korumak için dışarıdan model almaya, tercüme yapmaya, kopya çekmeye ihtiyacımız yoktur. Medeniyetimizde ve kültürümüzde kadın haklarını istediğimiz istikamette geliştirmeye yönelik felsefi ve fiili her türlü örnek mevcuttur. Birileri ısrarla sadece kadına yönelik şiddeti ve bu doğrultuda yorumladıkları birtakım ifadeleri, örnekleri öne çıkarıyorlar. Kadına şiddet elbette bir insanlık suçudur. Kimse aksini söyleyemez. Buna tevessül eden olursa da karşısında önce bizi bulur. Öte yandan insan hakları zaviyesinden baktığımızda, kadın meselesinde bizim tarihimizde olumlu manada çok daha fazla kural, çok daha fazla uygulama vardır. Ama bunları asla konuşmazlar, asla gündeme getirmezler. Çünkü dertleri kadınların sıkıntılarının çözümüne katkı sağlamak değil, bu konu üzerinden milletimizin değerlerine, tarihine, kültürüne saldırmaktır. Hâlbuki bizim değerler dünyamızda iyi veya kötü olan kadın veya erkek değil, insandır. Çünkü insan doğrudan ve yanlıştan birini kendi iradesiyle seçme özgürlüğüne sahip olarak yaratılmıştır. Bu davranışlarımızı yönlendiren, kolaylaştıran veya zorlaştıran da içinde yaşadığımız medeniyet ve kültür iklimidir.”
“ANADOLU İRFANINDA KADIN MÜSTESNA BİR YERE SAHİPTİR”
Bir erkeğin bir kadına uyguladığı şiddetin faturasının dine, kültüre, medeniyete çıkartılamayacağını; İslam inancı ve Anadolu irfanında kadının erkekle eşit olmaktan öte bir anlam taşıdığını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Vatanı bile ‘baba vatan’ değil ‘ana vatan’ olarak ifade eden bir gelenekten başka türlü bir davranış beklenebilir mi? Millî kültürümüzde kadın aileden başlayarak toplumsal hayatın her yerinde söz sahibidir. Etkilidir, belirleyicidir. Dinimiz, cenneti babaların ayakları altına koymadı, Rabbimiz cenneti annelerin ayakları altına koydu. Peygamberimiz hadisi şerifte bildiğiniz gibi ‘Cennet annelerin ayakları altındadır’ diyor; bundan daha büyük bir müjde olabilir mi?” diye ekledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Affedersiniz, üç-beş psikopatın yanlışı ne bizi, ne inancımızı, ne geleneğimizi temsil eder. Bu tür yanlışlara yönelenlere hak ettikleri cezayı vermek devletin, onlar üzerinde toplumsal baskı kurmak da milletin işidir. Dikkat ediniz, bugün kadına en fazla şiddetin uygulandığı yerlerin başında güya bu meselelerde en çok hassasiyet gösteren kesimlerin yaşadığı büyük şehirler geliyor. Hatta Batı ülkelerinde bu tür olaylara diğerlerinden çok daha fazla rastlandığı ifade ediliyor. Demek ki mesele, söz ve mevzuattan önce zihniyet meselesidir. Zihniyet bozuksa, siz ne kadar yaptırım getirirseniz getirin facialar yaşanacaktır. Ülkemizde kadınlarla ilgili sorunların bu çerçevede konuşulması, tartışılması ve çözüm yolları üretilmesi en doğru yoldur, yöntemdir. Aksi takdirde son 200 yıldır hayatımızın her alanını işgal eden ve çözdüğünden daha fazla soruna yol açan taklitçilik ve tercümecilik tuzağından kurtulamayız. KADEM, işte bu çerçevede ortaya koyduğu özgün yaklaşımla takdiri hak eden bir sivil toplum kuruluşumuzdur ve her geçen gün daha da büyüyor, tebrik ediyorum ve büyümelerini de teşvik ediyorum.”
“ÇÖZÜM ÜRETMEYEN SİYASET, YAPANA DA MİLLETE DE YÜKTÜR”
Uğradığı haksızlıklar, adaletsizlikler, ayrımcılıklar karşısında kadının yanında yer almanın, insan olan herkesin görevi olduğunu vurgulayan, bugün dünyada yaşanan krizlere bakıldığında sorunları çıkartanların genelde erkekler iken, bedelini ödeyenlerin ağırlıklı olarak kadınlardan ve çocuklardan oluştuğuna dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bir yandan fabrikalarda, atölyelerde, tarlalarda, bahçelerde çalışan, diğer yandan evini çekip çeviren, çocuklarını büyüten kadınların üzerindeki yük gerçekten çok ağırdır. Siyasetçilere ve KADEM gibi kadın haklarını savunan kuruluşlara düşen görev işte bu manzarayı değiştirmek için gereken çözüm yollarını araştırmak, bunların uygulanması için gereken iradenin oluşmasını sağlamaktır. Çözüm üretmeyen siyaset; yapana da, millete de yüktür” şeklinde konuştu.
“TÜRKİYE, DARBE DÖNEMİNDE KURULMUŞ SİSTEMLE GİDEBİLECEĞİ YERE ULAŞMIŞTIR”
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığından bu yana sorumluluk üstlendiği her görevde bu anlayışla hareket ettiklerini, ülkeyi ve milleti daha ileriye taşımak için çözüm ürettiklerini, proje geliştirip icraat yaptıklarını aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Tüm bu çalışmaları, sistemden kaynaklanan arızalara, aksaklıklara, sıkıntılara rağmen yürüttük. Sistemde sızıntı varsa, ne yaparsanız yapın belirli bir düzeyin üzerine çıkamıyorsunuz. Türkiye darbe dönemlerinde kurulmuş ve tahkim edilmiş, seçilmişleri atanmışlarla murakabe etme üzerine kurulu sistemle gidebileceği yere ulaşmıştır” dedi.
“BİZ MİLLETİMİZİN BAĞRINDAN ÇIKIP GELDİK”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, devamında şöyle konuştu: “Ülkemizde çok partili hayata geçildikten sonraki kriz dönemlerine baktığımızda hepsinin de gerisinde yürütme, yasama ve yargı organları arasındaki güç kavgalarının bulunduğunu görüyoruz. Yürütme yasama üzerinde, yargı hepsinin üzerinde tahakküm oluşturmaya çalışınca sistem ister istemez tıkanıyor, arıza veriyor. 1960’da bu sorunu yaşadık, 1971’de yaşadık, 1980’de yaşadık, 1997’de yaşadık, 2001’de de yaşadık, hatta 2007 yılında bizzat kendimiz bu sıkıntıya maruz kaldık. Yargı ve bürokratik vesayet aracılığıyla Meclisin Cumhurbaşkanı seçme hakkı engellenmeye çalışıldı. Cumhurbaşkanını doğrudan halkın seçmesiyle ilgili Anayasa değişikliği işte bu krizi aşmak için geliştirilmiş bir formüldür, ama eksiktir. 2014 yılında Cumhurbaşkanlığı görevine geldik. Milletimize verdiğimiz sözleri tutmak için yine milletimizden aldığımız güçle çalışmaya başladık. Ortalığı ayağa kaldırdılar, neymiş? Bu Cumhurbaşkanı, eski cumhurbaşkanları gibi davranmıyormuş. İyi de, bu Cumhurbaşkanı onlar gibi seçilmedi ki onlar gibi davransın. Onlar Meclisin dengeleri içinden çıkıp geliyorlardı, biz milletimizin bağrından çıkıp geldik, aramızdaki fark buydu. Buradan aldığımız güçle de görev yapıyoruz. 16 Nisan’da halkoylamasına sunulan Anayasa değişikliği işte bu itirazları, bu sıkıntıları inşallah kökünden kaldıracaktır.”
Türkiye’de bir kesimde sandık ve millet korkusunun eskiden beri mevcut olduğuna işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yıllarca açık oy-gizli tasnif ile ülkeyi yönetenler, gizli oy-açık tasnif ile millet iradesine sahip çıkınca bir daha bellerini doğrultamadılar, olay bu. Buna rağmen sistemin içine yerleştirdikleri çeşitli mekanizmalar aracılığıyla gizli iktidarlarını uzun süre devam ettirdiler. Kardeşlerim; Menderes’i ve iki arkadaşını bunlar ipe götürmediler mi? Onlar bunlar değil mi? Aynı zihniyet, değişen hiçbir şey yok” ifadelerini kullandı.
“16 NİSAN’DA OYLANACAK SİSTEM DEĞİŞİKLİĞİ, MİLLETİN YÖNETİME EL KOYMA KARARIDIR”
Türkiye’nin sorununun rejim değil, sistem sorunu olduğunu ve bu sorunun bertaraf edilmesinde verilen mücadelenin 200 yıllık bir mücadele olduğunu diye getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, 16 Nisan’da oylanacak sistem değişikliğini, ‘milletin yönetime el koyma kararı’ olarak değerlendirdi ve “Yani millet artık gensoruyu kendisi verecek, güven oylamasını da millet kendisi yapacak 5 yılda bir. 5 yılda bir eğer cumhurbaşkanı, parlamento iyi çalışması yola devam, çalışmamışsa hadi siz dinlenin bakalım. Bunun kararını kim verecek? Millet verecek. Çok partili siyasi döneme şöyle baktığımızda, neredeyse ortalama 16 ayda bir bu ülkede hükûmet değişti. 16 ayda bir hükûmetlerin değiştiği bir ülkede istikrar olur mu, güven olur mu? Tabii ki olmaz ve olmadı. İşte durmadan koalisyonlar, dikta, şu-bu vesaire hep bunlar yaşandı bu ülkede. Fakat biz geldik, şu 15 yıllık dönemde hamdolsun bizler istikrarı getirdik ve bu istikrarla ülke 3’e katladı, 4’e katladı, 5’e katladı ve böylece uluslararası arenada biz şu anda bir yere geldik” görüşlerine yer verdi.
“ALMANYA’NIN UYGULAMASI GEÇMİŞTEKİ NAZİ UYGULAMALARINDAN FARKLI DEĞİL”
Konuşmasında, iki bakanın Almanya’da yapacakları toplantılarına izin verilmemesi ile ilgili yaşanan gelişmelere de değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu açıklamaları yaptı: “Almanya’da arkadaşlarımızı konuşturmuyorlar, varsınlar konuşturmasınlar. Yani konuşturmamakla Almanya’daki oyların evet değil de hayır çıkacağını mı zannediyorsunuz? Ey Almanya, sizin demokrasiyle yakından-uzaktan alakanız yok. Sizin şu andaki uygulamalarınız geçmişteki Nazi uygulamalarından farklı değil, bunu böyle biliniz. Ve rahatsız oluyorlar bu ifadelerden, niye rahatsız oluyorsunuz? Yaptığınız uygulama bu. Bize demokrasi dersi vereceksiniz; ama geleceksiniz orada bu ülkenin bakanını konuşturtmayacaksınız. Kampanya sadece Türkiye’de geçerli değil, Almanya’da da geçerli. Hollanda, onlar da aynı şeyi yaptılar, diğerleri de belki arkasından gelecek, nereden gelirseniz gelin. Eğer demokrasi diyorsanız, önce bu işin hakkını vereceksiniz. Saygıyı bu noktada bileceksiniz, fikre, düşünceye saygıyı bileceksiniz. Bilmiyorsanız, bilesiniz ki netice sizin aleyhinize olacak. Uluslararası toplantılarda bunları hep dile getireceğim, arkadaşlarımızla hep dile getireceğiz, bunları biz dünyaya rezil rüsva edeceğiz. Öyle sadece içine kapalı bir demokrasi değil; demokrasi içeriden gücünü alıp dışa yansıyan bir sistemdir, bunu gereğini de anlatacağız. Ve biz artık o Nazi dünyasını görmek istemiyoruz, o faşist rejimlerin uygulamalarını görmek istemiyoruz. Ben biliyordum ki Almanya bunları bırakalı çok oldu; ama yanılmışız demek ki, herhâlde onun heveslileri tekrar ortaya çıktı. Ve bugün bir gazetede okudum, ne derece doğru olup olmadığını bilmiyorum, hani topu belediyelere atıyorlar ya; Alman Belediyeler Birliği, ‘bize niye atıyorsunuz bu suçu, talimat yukarıdan geldi’ demişler. Görüyor musunuz oyunu?”
“CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKÛMET SİSTEMİYLE İSTİKRAR GELİYOR”
16 Nisanda halk oylamasına götürülecek olan Anayasa maddeleri ile ilgili değişikliklere karşı olanların dillendirdiği ‘tek adamcılık gelecek’ iddialarının gerçeği yansıtmadığına vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Cumhurbaşkanı, yani başkan eğer seçim kararı alıyorsa, bu ne demektir? Kendisi de seçilecek, yeniden o da seçime gidecek. Çünkü parlamento ve cumhurbaşkanı aynı anda gelirler, aynı anda giderler; olay budur. Kimse kimseyi aldatmasın. ‘Babadan oğula geçecek’ gibi böyle saçma sapan şeyler söylüyorlar, ne alakası var? Böyle bir şey söz konusu değil, her şey sandık. Belirleyici olan halk, belirlenen yer sandık. Özelliği ve güzelliği bu” sözlerine yer verdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasına şöyle devam etti: “Bütün bunların yanında inşallah bu sistemle istikrar geliyor. Bu sistemle güven geliyor ve bunu başaracağız. Ve sıçrama bundan sonra çok daha farklı olacaktır ve bunun adımlarını da hep beraber atacağız. Burada diyorlar ki; ‘yasama organı kalkıyor.’ Kesinlikle yalan, öyle bir şey yok, yasama organı yine aynen var. Sadece gensoru ve güven oylaması, böyle bir yetki yasama organında yok. Kanun yapma yetkisi var. Cumhurbaşkanı sadece bütçede söz sahibi, diğer kanunları aynen yine yasama organı yapıyor. Niye yalan söylüyorsunuz? Yürütme nerede? Yürütme Cumhurbaşkanında. Cumhurbaşkanı kabinesi ister tamamen dışarıdan hazırlar, yapar, isterse içeriden de almak suretiyle böyle bir kabine düzenlemesine gidebilir. Yargı çok daha güçlü bir şekilde var. Yasamanın da denetim gücü çok daha farklı, çok daha güçlü. Ve yargıda bağımsızlık yanında şimdi tarafsızlık ilkesiyle güçlendirilerek millet adına hüküm verme yetkisini de yargı sürdürüyor. Anayasa değişikliğinin getirdiği yeni sistem özetle bu şekildedir.”
“BU SİSTEMİN PATRONU; ERKEĞİYLE, KADINIYLA DOĞRUDAN MİLLETTİR”
16 Nisan’da oylanacak Anayasa değişikliğiyle getirilen sistemin, herhangi bir yerden tercüme veya kopya olmayan, Türkiye’ye mahsus bir Türk sistemi Cumhurbaşkanlığı olduğunun altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu sistemin patronu; erkeğiyle, kadınıyla doğrudan millettir. Yüzde 50+1 oyla seçilmek zorunda olan hiçbir Cumhurbaşkanı milletin taleplerine, beklentilerine sırtını dönemez, kulaklarını kapayamaz” dedi.
Programda Cumhurbaşkanı Erdoğan eşi Emine Erdoğan ile birlikte, oluşturulan platformdan katılımcılara karanfil dağıttı ve 204 sivil toplum örgütünün imzalarının yer aldığı ‘Demokrasi Panosu’nu imzaladı.