Slovenya Cumhurbaşkanı Pahor ile ortak basın toplantısı düzenleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bugün Türkiye, AB üyesi ülkelerin pek çoğuna kıyasla, AB’nin temel kurucu değerlerini çok daha fazla gözeten bir ülkedir. Göç, terör ve mülteci meselesi, bütün bunlar başta olmak üzere yaşadığımız krizler, ortak sorunlardır; ve bunlar ancak tam bir iş birliği ile çözülebilir. Bu nedenle Türkiye’yi dışlamaya çalışmak, bölgenin istikrar ve güvenliğini de tehlikeye atmak demektir” dedi.
Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde gerçekleştirdikleri baş başa ve heyetler arası görüşmelerin ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Slovenya Cumhurbaşkanı Pahor ortak basın toplantısı düzenleyerek gerçekleştirdikleri görüşmeye ilişkin açıklamalarda bulundu.
Slovenya Cumhurbaşkanı Pahor’a, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası destek ve dayanışma özelliği de taşıyan ziyareti için teşekkür ederek açıklamasına başlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, gerçekleştirdikleri başbaşa ve heyetlerarası görüşmelerde verimli istişarelerde bulunduklarını, iki ülke arasındaki ilişkileri ve bölgede cereyan eden olayları ele aldıklarını söyledi.
TÜRKİYE VE AB İLİŞKİLERİ
İki ülke arasındaki ilişkilerin ekonomik ve ticari boyutunun daha da güçlendirilmesi hususunda mutabık kaldıklarını aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, görüşmelerde Avrupa Birliği’yle (AB) ilgili gelişmeler ile Türkiye-AB ilişkilerini, ilişkilerin bundan sonraki süreçte daha iyi bir düzeye getirilmesi noktasında, ayrıntılı şekilde ele alma imkânı bulduklarını belirtti ve Türkiye’nin AB sürecine destek veren Slovenya’ya çabalarından dolayı teşekkür etti.
13 Aralık’ta gerçekleşen AB Genel İşler Konseyi’nde bir üye ülkenin vizyonsuz tutumuna rağmen, diğer ülkelerin sağduyulu davrandığını ifade den Cumhurbaşkanı Erdoğan, söz konusu toplantı sonunda açıklanan metinde yer alan “İçinde bulunduğumuz koşullar altında yeni fasılların açılmasının öngörülmediği” ifadesini Türkiye olarak kabul etmelerinin mümkün olmadığını vurguladı.
Bahsedilen koşulları, “AB’nin neden olduğu suni ve siyasi engeller” olarak değerlendiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Bu arada, 15 Temmuz’da darbe girişiminde bulunan kesimlere karşı, yasal çerçevede attığımız adımları halen şüpheyle karşılayan yorumları da elbette tasvip etmiyoruz. Zira bu tür yorumlar, objektif olmadığı gibi, adil de değildir. Bizler, köklü Türkiye-AB ilişkilerinin bazı AB ülkelerindeki dar bakışlı ve popülist siyasi yönelimlerden etkilenmemesini ümit ediyoruz. Türkiye’ye tamamen taraflı bir şekilde, durmadan eleştiri yönelten bazı Avrupalı siyasilere, öncelikle kendilerine, kendi ülkelerine bakmalarını tavsiye ediyorum. AB müktesebatı çerçevesi içerisinde eğer bu değerlendirilirse ne kadar yanlış bir noktada olduğunu açık ve net göreceklerdir. Maç yapıyoruz, maç esnasında bakıyorsunuz penaltının kuralları değişiveriyor. Niye? Çünkü rakip Türkiye… Bunu biz 53 yıldır yaşadık ve bugün hala ne yazık ki bunu yaşıyoruz. Artık buna tahammül etmek mümkün değil. Avrupa’da özellikle bazı kesimlerde, insanların dış görünüşleri, dilleri, etnik ve dini kimlikleri dolayısıyla ötekileştirilmeleri; ırkçılığın, yabancı düşmanlığının artışı bizler için de ciddi bir endişe kaynağıdır.”
“TÜRKİYE’NİN YER ALMADIĞI BİR AVRUPA’NIN, GÜVEN VE HUZUR İÇİNDE OLMASI MÜMKÜN DEĞİLDİR”
“Türkiye, henüz AB üyesi olmasa da, Avrupa’nın ayrılmaz bir parçasıdır. AB üyeliği, bizim için stratejik bir tercihtir” ifadelerini kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bugün Türkiye, üye ülkelerin pek çoğuna kıyasla, AB’nin temel kurucu değerlerini çok daha fazla gözeten bir ülkedir. Göç, terör ve mülteci meselesi, bütün bunlar başta olmak üzere yaşadığımız krizler, ortak sorunlardır; ve bunlar ancak tam bir işbirliği ile çözülebilir. Bu nedenle Türkiye’yi dışlamaya çalışmak, bölgenin istikrar ve güvenliğini de tehlikeye atmak demektir. Türkiye’nin kapıda bekletildiği, Türkiye’nin yer almadığı bir Avrupa’nın güven ve huzur içinde olması da mümkün değildir. Türkiye artık kısır siyasi çekişmelerin, popülizmin ve siyasi rant arayışlarının odağına yerleştirilmemelidir. Biz, Avrupa Birliği sürecimizde samimi olduk, verdiğimiz sözlerin de daima arkasında durduk. Terörle mücadelede, AB ülkelerine gereken desteği vermekten çekinmedik.”
AB ülkelerinin de etkilendiği mülteci sorununa göğsünü geren ülkenin Türkiye olduğunun altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, AB’nin Türkiye’deki mülteciler için geçtiğimiz 1 Temmuz tarihine kadar Türkiye’ye vermeyi taahhüt ettiği 3 milyar avro sözünü yerine getirmediğini, bu meblağın sadece 677 milyon avrosunun geldiğini, ikinci 3 milyar avroluk ödemeden de henüz hiç ses çıkmadığını hatırlattı. Schengen ülkelerine vize serbestisi sözünün de tutulmadığını sözlerine ekleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “En son, bu yıl sonuna kadar dediler. Şu ana kadarki gelişmelere baktığımız zaman bu yıl sonuna kadar vize konusunun da çözülmesi mümkün değil. Şimdi ben burada dünya medyasına sesleniyorum: Latin Amerika ülkelerinin AB ile ne alakası var? Ama Latin Amerika ülkeleri şu anda vize noktasında bu avantajı kendileri için kullanıyorlar. Bütün bunlarla beraber biz Türkiye olarak diyoruz ki onlara da verecekseniz verin; ama 53 yıl kapıda bekletilen Türkiye’yi niçin oyalamaya devam ediyorsunuz?” şeklinde konuştu.
“TÜRKİYE, AVRUPALI DOSTLARINDAN İLKELİ VE KARARLI BİR TAVIR SERGİLEMELERİNİ BEKLİYOR”
Türkiye’nin Avrupalı dostlarından ilkeli ve kararlı bir tavır sergilemelerini beklediğini; ancak bunu göremediğini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bazı Avrupa ülkelerinde, terör örgütü elebaşlarının rahatça dolaşabilmelerini, AB müktesebatının acaba hangi maddesine yerleştiriyorsunuz?” diye sordu.
Türkiye’den kaçıp giden teröristlerin AB ülkelerinde rahatça dolaştığına, bölücü terör örgütünün AB ülkelerinden 26 milyon avro haraç topladığını, bu tutarın sadece 13 milyon avrosunu Almanya’da topladığına dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bunları söylediğimiz zaman rahatsız oluyorlar. Rahatsız olmayacaksınız. Bu yanlışları düzelteceksiniz. Hem bir taraftan Türkiye’yi kapıda beklet, bir taraftan Türkiye’de bu teröristlerle mücadele verilsin, bu mücadelede NATO’da beraber olduğumuz ülkeler, AB müzakere masasında olan Türkiye yalnız bırakılsın… Biz tabii AB konusunda nasıl samimi isek, AB’den de aynı şekilde samimiyet bekliyoruz. Bugün gerçekleştirilecek AB Konseyi’nde, devlet ve hükümet başkanlarının müzakere sürecine ilişkin aklıselimle hareket edeceklerine inanmak istiyorum.” değerlendirmesinde bulundu.
“HALEP’TEKİ KATLİAM, VAHŞET VE ZULÜM TÜM DÜNYANIN GÖZÜ ÖNÜNDE İŞLENİYOR”
Slovenya Cumhurbaşkanı Pahor’la Suriye’deki son gelişmeleri de değerlendirme fırsatı bulduklarını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu açıklamaları yaptı: “Halep’teki katliam, vahşet ve zulüm tüm dünyanın gözü önünde işleniyor. Rejim ve destekçileri ateşkesin uygulanmasını, tahliyeyi engellemeye çalışıyor. Bu süreç içinde bizler yoğun bir çalışma gerçekleştirdik. 21’inci yüzyılda böylesi bir trajedinin yaşanıyor olması, insanlık adına utanç vericidir. Suriye’de bir çözüm isteniyorsa öncelikli olarak Halep’teki durumun kontrol altına alınması şarttır. Halep’te ateşkes ve tahliye sürecinde öncelikle Sayın Putin ile art arda birçok görüşme yaptım. Bu görüşmelerle birlikte Dışişleri Bakanımızı, Sayın Putin de kendi Dışişleri Bakanını talimatlandırmak suretiyle onlar da bu süreci beraber takip ettiler. Birleşmiş Milletler yeni Genel Sekreteri Guterres ile bir görüşme yaptım. Uzunca yaptığımız görüşmede kendilerinden destek istedim. MİT ve Dışişleri Bakanlarımız bu noktada yoğun görüşmeler yaptılar. Gerek Rusya’yla, gerek İran’la, gerek bölgedeki diğer etkili unsurlarla bu görüşmeleri sürdürdüler. Gelen yaralılar ve siviller için İdlib’te ve Türkiye’de AFAD ve Kızılay çeşitli tedbirler aldı. Bu arada Sayın Merkel’le görüştüm. Sayın Merkel’le yaptığımız görüşmede neler yapabiliriz, bunları konuştuk ve kendileri de ‘insani yardım noktasında her türlü desteğe hazırız’ dediler. Temenni ederim ki bu yardımlar gelir. Az önce de Sayın obama ile uzunca bir görüşmemiz oldu. Ve kendileriyle yaptığımız görüşmede sadece Suriye değil aynı zamanda Irak’taki gelişmeleri de ele aldık, Irak konusunu da görüştük. Bölgede şu anda sadece Suriye yok, Irak da var. Irak’ta da özellikle Telafer ve Sincar’da istenmeyen bir durum olması halinde, buradaki sorumluluğumuzun ne denli önemli olduğunu kendilerine ifade ettim. Ve kendileri, biz nasıl yardımcı olabiliriz dediler, ben de kendilerine nasıl yardımcı olabileceklerini ayrıca ifade ettim.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, açıklamaya yaptığı saat itibariyle yaklaşık 1150 sivil ve yaralının Helep’ten tahliye edilerek İdlib’e geldiği bilgisini vererek ateşkes ve tahliye sürecini yakından takip etmeye devam ettiklerini söyledi ve “Temenni ederim ki, bundan sonraki süreçte tekrar bir kesintiye uğramaz ve bölgedeki Doğu Halep’teki bütün o insanlar, yaralılar, çocuklar, kadınlar, yaşlılar otobüslerle İdlib’e getirilirler. Biz buna karşı alternatif olarak başka hazırlıklarımızı da yaptık, yapıyoruz” diye ekledi.
FETÖ İLE MÜCADELE
Görüşmelerinde Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ile mücadeleyi de konuştuklarını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Slovenya Cumhurbaşkanı Pahor’un bu konuda gerekli hassasiyeti göstereceklerini söylediğini aktardı ve sözlerini konuk Cumhurbaşkanını ve heyetini misafir etmekten duyduğu memnuniyeti dile getirerek tamamladı.
Slovenya Cumhurbaşkanı Pahor da ziyaretinin, 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında 28 Avrupa Birliği ülkesinden cumhurbaşkanlığı seviyesinde gerçekleştirilen ilk ziyaret olduğuna işaret etti ve “Ben ve ülkem, bundan sonra Avrupa Birliği ve Türkiye arasındaki yapıcı diyaloğun devam ettirilmesi ve daha da derinleştirilmesine inanan bir grup içerisindeyiz. Şu anda birbirimize ihtiyacımız olduğuna inanıyorum ve daha derin ve daha açık bir diyalogun gerçekleştirilmesi gerekiyor” dedi.
Türkiye ile AB’nin karşılıklı menfaatlerinin bulunduğuna vurgu yapan Pahor, atılan küçük adamların atılması ve her iki tarafın açık bir şekilde birbiriyle iş birliği yapması sonrasında mevcut veya derinleşmiş sorunların tartışılarak çözülebileceğine, güvenin yeniden tesis edilmesi yoluyla AB ile Türkiye arasındaki müzakerelerin yenilenebileceğine inandıklarını kaydetti.
“HAKKIMIZDA ALINAN HER KARARA ‘EVET’ DEMEK MECBURİYETİNDE DEĞİLİZ”
Toplantıda Cumhurbaşkanı Erdoğan, basın mensuplarının gündemdeki gelişmelere ilişkin sorularını da cevapladı. Sloven bir gazetecinin, “Türkiye ve Avrupa Birliği arasında mülteciler konusunda yapılan anlaşma sonrasında bir vize serbestisi sağlanacağı söylenmişti ve bunun olmayacağı ortaya çıktı ve siz birçok defa bu yapılmazsa anlaşma uygulanmaz demiştiniz. Peki, acaba Slovenya’da ve Avrupa Birliği’nde eğer bu anlaşma uygulanmazsa yeni bir mülteci dalgası gelmesini mi beklemeliyiz?” şeklindeki sorusuna Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu cevabı verdi: “Bu konuda Sayın Cumhurbaşkanıyla, değerli dostumla bunu da konuştum. Yani biz vize konusunda beklenen neticeyi alamazsak, şüphesiz ki aynı şekilde tabi Kızılay’a ödenmesi gereken rakamlar ödenmeyecek olursa, bütün bu verilen sözler yerine gelmediği takdirde, Türkiye’nin de bir B planı olacaktır, bir C planı olacaktır. Hakkımızda alınan her karara ‘evet’ demek mecburiyetinde değiliz. Çünkü Avrupa Birliği’nin bize bugüne kazandırdığı hiçbir şey yok, bunu da özellikle açık ve net söylemek zorundayım.”
TERÖR ÖRGÜTLERİNE KARŞI MİLLÎ SEFERBERLİK
Tahliye süreciyle birlikte Halep’ten yoğun bir göçün beklenip beklenmediğini, bu noktada hazırlıkların neler olduğu yönündeki soruya verdiği cevapta Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugün Başbakan ve ilgili bakanlarla yaptıkları toplantıda, gelen çocuk, yaşlı ve durumu sıkıntılı olan göçmenlerin Türkiye’ye alınarak konteyner kentlere, varsa evlere yerleştirilmesi kararını aldıklarını açıkladı ve sözlerine şöyle devam etti: “Bunu insan hakları meselesi olarak görüyoruz. Bazı Batılı ülkelerin ‘bir kişi dahi gelse almam’ dediği bir ortamda, biz bir kişi değil bin kişi dahi gelse almakta kararlıyız. Çünkü ben o betonarme apartmanların yığınları içinden yıkılan o çocukların çıkışını gördüğüm zaman, bir baba olarak ciddi manada içim kan ağlıyor. Öyleyse, sorumluluk makamında olan bir insan olarak da bunlara ne yaparız, ne yapmamız lazım, bunun için adım atmamız lazım. O bakımdan, hiç gecikmeden arkadaşlarımızla bunu konuştuk, Toplu Konut İdaremiz olarak bir taraftan o çalışmayı yapacağız, konteyner kentlerimizi yoğunlaştıracağız ve bu yavruları, bu insanları inşallah daha uygun yerlerde yaşatmanın mücadelesini vereceğiz.”
Dün 32. Muhtarlar Toplantısında yaptıkları seferberlik çağrısının hatırlatılarak bu çağrının ilerleyen günlerde anayasal bir hal mi alacağı, yoksa millî bir dayanışmaya mı matuf olduğu yönündeki soruya karşılık olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları kaydetti: “Tabii bu birinci derecede millî dayanışma açısından bir çağrıdır, önce bunu başaracağız ve dayanışma açısından atacağımız bu adımla birlikte Türkiye olarak terörle mücadelede gücümüzü derleyip, toparlayıp pekiştirmemiz lazım. Muhtarlar Toplantısında söylediğim o ifade çok daha tabi enteresandı. Yani benim bütün muhtarlarım kendi mahallesinde, kendi köyünde nerede kim var, kim yok, bunları en iyi bilendir. Muhtarlarımızın dışında kim var, kim yok, bunları en iyi bilen vatandaşımdır. Bunları ilgili mercilere duyurmak suretiyle teröristlerle mücadelemize yardımcı olmalıdır. Sadece devlet teröristle mücadelede başarılı olmayabilir, bunu bu noktada bir defa bu şekilde düşünmemiz lazım.”
Basın toplantısının ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan, Slovenya Cumhurbaşkanı Pahor’un onuruna Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde resmî akşam yemeği verdi.